ANKARA – Seçimlerin ardından ‘değişim’ taleplerinin merkezinde yer alan CHP’de kongre sürecinde tüzük değişikliği ve parti programını yenileme de eklendi. Son olarak 2008 yılında hazırlanan partinin yeni programı CHP Bilim, Yönetim ve Kültür Platformundan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yunus Emre’nin koordinatörlüğünde hazırlanıyor.
CHP’li üyelerin doğrudan yaptıkları katkılarla güncellenen programın son yıllarda dünyada ve Türkiye’de yaşanan gelişmeler doğrultusunda daha anlaşılır hale getirildiğini ifade eden CHP’li Emre’ye göre partinin iktidar stratejisi de bu doğrultuda belirlenecek.
Partisinin seçimlerden önce kendi içine bakmadığını, kurumsallaşma çalışmalarına hız verdiklerini ifade eden CHP’li Emre, Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı kendisine bırakacağı iddialarına dair ise, “Siyaset genel başkan olacağım diye yapılmaz. Bir insan emin olun çok çalışkandır diye genel başkan olmaz” dedi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul için yola çıktığına dönük açıklamalarını “mutlulukla” karşıladığını söyleyen Emre’nin sorularımıza yanıtları şöyle oldu:
‘DÜNYA VE TÜRKİYE BİR ÇOKLU KRİZLER DÖNEMİNE GİRMİŞ GİBİ GÖRÜNÜYOR’
CHP ‘değişim’ tartışmalarının yaşandığı süreçte parti programının yenilenmesi için de harekete geçti. Parti programını yenilerken temel motivasyonunuz nedir?
Şu andaki programımız 2008 yılında kabul edildi. Yani üzerinden 15 yıl geçti. Bu süre içerisinde dünyada, Türkiye’de çok önemli gelişmeler oldu. 15 yıl önce “savaş” dediğiniz zaman kimsenin aklına ‘olabilir’ gelmiyordu. Bir buçuk yıldır iki komşumuz arasında büyük bir savaş sürüyor. “Küresel salgın” dendiğinde İspanyol gribi gibi yüz yıl önceki şeyler akla geliyordu. Mesela bugün en çok konuşulan şey iklim krizi, küresel ısınma, ekolojik felaketler, deprem felaketi. Dünya ve Türkiye bir çoklu krizler dönemine girmiş gibi görünüyor.
‘YENİ MÜCADELE STRATEJİSİNE İHTİYAÇ VAR’
Türkiye’de otoriterleşme, demokrasiden uzaklaşma, basın özgürlüğü, akademik özgürlükler gibi konular çok problemli hale geldi. İnsan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasi alanlarında Türkiye’de yaşanan, yaşanmakta olan büyük gerileme var. Bütün bu nedenlerle 2008’de programımızın yazıldığı dönemden çok farklı bir dönemde olduğumuz açık. Bu yeni koşulları da gözeten yeni mücadele stratejisine ihtiyaç var. Bizim programımız 350 sayfa, kocaman bir kitap. Hem büyük değişimler karşısında eski bir metin haline geldi hem de çok kapsamlı bir metin olduğu için her konuya temas eden bir yapısı var. O konularla ilgili de çok büyük değişimler oldu. Parti programının çok daha kısa, kolay okunur, kolay anlaşılır bir metin olması lazım.
KAPALI TOPLANTILAR YAPILACAK
Üyelerinize programa katkı vermesi için beş soru gönderdiniz. Partililer programınızda en çok neyin değişmesini istiyor? Ne tür geri dönüşler almaya başladınız?
Bir program yazımına başladığınız zaman buna veri oluşturan bazı kaynaklar oluyor. Üyelere, 1,3 milyon kişiye mesaj gönderdik. Ve bir web sitesinde bir soru formu oluşturduğumuzu program hakkındaki görüşlerini o soru formuna yazabileceklerini söyledik. Gelmekte olan yanıtlar programa girdi oluşturmak bakımından çok önemli bir kaynak. Ama bununla sınırlı değil, başka kaynaklar da var. Kongreler bittiği zaman ilçelerimize ve illerimize soracağız. “Parti programı hakkındaki görüşlerinizi lütfen bize gönderin” diyeceğiz. Partide şimdiye kadar yapılan bir program metnine de kaynaklık edebilecek birçok çalışma var. Seçim beyannamelerimiz, geçmişte yaptığımız işte bu Altılı Masa kapsamında yapılan ortak çalışmalar var. Partideki bu program niteliği taşıyabilecek çalışmalardan da faydalanıyoruz. Son olarak ise her başlıkla ilgili parti içinden ve dışından uzmanlarla kapalı toplantılar yapacağız.
ÜYELERDEN GELEN MESAJLARDA İKİ TEMA ÖNE ÇIKIYOR
Üyelerden ilk üç günde 5 binin üzerinde yanıt geldi. Bu devam ediyor ve raporlanmasına başladık. Gelen yanıtlarda iki tema çok öne çıkıyor. Birincisi ekonomik sorunlar. Bu sürpriz değil. Zamlar, hayat pahalılığı ve işsizlik problemi de buna ekleniyor. Maalesef bir ekonomik durgunluk içerisine Türkiye’nin sonbaharla beraber girebileceği görüşü var, bunların yarattığı ciddi endişeler var. İkinci olarak ise düzensiz göçmenler konusu var. Üyelerimizden gelen yanıtlara baktığınızda ağırlıklı olarak bu düzensiz göçmenlerin Türkiye’den ivedilikle gönderilmesi konusunda vatandaşlarımıza güven verecek adımların atılması talebi var.
‘BU SEÇİMLERİ KAYBETTİK’
Üyelerinize yönelttiğiniz sorularınızdan biri de, “CHP’nin politikalarını uygulaması ve ilkelerini hayata geçirmesi için gereken iktidar stratejisi hakkındaki görüşlerinizi yazınız” oldu. Son genel seçimlerin ardından CHP’nin yeni iktidar stratejisi belirleme çabasını görüyoruz. Bu çaba nasıl bir iktidar stratejisini açığa çıkaracak?
Biz bu seçimleri kaybettik. Seçimleri niye kaybettik diye düşündüğümüzde de en başta devlet imkanlarının alabildiğine kullanılması ve otoriter yönetim tarafından Türkiye’nin bütün sorunlarının seçim sonrasına bırakılmasını görüyoruz. Otoriter zihniyet uygulamalar setine kaybettik. Ayrıca kültür kimlik ekseninde bir siyasal kutuplaştırma yaratılmasına kaybettik.
‘YENİ BİR ŞEYE İHTİYAÇ GÖRÜNÜYOR’
Türkiye’nin mevcut bilgi ortamında gerçekten mesajınızı medya ve sosyal medya yoluyla muhataplarınıza ulaştırmanız çok zorlaşıyor. Çünkü toplumsal siyasal kutuplaşmayı tahkim etmek üzere bir mevzi ortamı Türkiye’de kurulmuş durumda. Yani herkesin takip ettiği, herkesin izlediği mecraların sayısı çok az. Türkiye’de seçime katılım oranı yüzde 90’a yakındı, birçok ülkede yüzde 40’larda, 50’lerde. Yani oralarda sonucu değiştirmek istiyorsanız sandığa gitmeyen insanların oyunu alacaksınız. Türkiye’de ise Erdoğan’a, rakibinize oy vermiş insanların oyunu alacaksınız. Ve o insanlar sizinle ilgili sabah akşam çok kötü bilgiler duyuyorlar. Yani sizin terörist olduğunuzu duyuyorlar, sizin devlet düşmanı olduğunuzu, toplum düşmanı olduğunuzu duyuyorlar. Şimdi demek ki bu şartlarda yeni yaratıcı bir şeye ihtiyaç görünüyor. Şimdi bu yenilikse bence eski de.
‘ÖRGÜTSEL YAPIDA KAPSAMLI DEĞİŞİKLİKLER GEREKİYOR’
Nasıl?
Siyasetin babadan kalma yöntemlerine geri dönmek gibi. Yani kapı kapı evleri gezmek, sorunları, çözümleri insanlara anlatmak, insanların gönlüne girmek… Şehirlerde bir takım ağlar oluşturmak, kırsal alanda gidilemeyen yerlere gitmek… Daha çok sahayı doğru tanımak ve siyasi faaliyetleri yüz yüze yürütmek. Bunu yapmak için ise işte sadece program değiştirmek yetmiyor. Bunu yapmak için örgütsel yapıda çok kapsamlı değişiklikler yapmak gerekiyor. Yani parti örgütünü, parti içi seçimleri gerçekleştiren bir yapı olmaktan çıkartmak partinin mesajlarını, topluma ulaştıran, toplumla parti arasında bir aracılık işlevini gören bir yapıya taşımak gerekiyor. Şimdi bunun için tabii kurumsal yapıyı değiştirmeye ihtiyaç var. Parti içi işleyişi değiştirmeye ihtiyaç var, örgütle ve toplumla kurulan iletişimi değiştirmeye ihtiyacı var.
‘KENDİ İÇİMİZE BAKMADIK, BİR ARAYA GELMEYE BAKTIK’
Program ve tüzük değişikliği çalışmalarını ifade ettiniz. Bunların sonunda CHP’de temelde değişen şey ne olacak?
Partinin kongreleri yapılıyor. Bütün illerde kongreler yapılacak, oralarda binlerce insan sandığa gidecek. Kurultayda yurdun dört tarafından binlerce vatandaşımız, delegemiz Ankara’ya gelecek. CHP’nin geleceğini tartışacak. CHP’nin geleceğinde kimler olsun diye seçimler yapacak. Bu tabii insanla ilgili tarafı. Bu işleyişin gerçekten demokratikleştirilmesi lazım. Biz Türkiye’de otoriter yönetime meydan okuyup başarılı olabilmek için başka partilerle ittifaklar kurduk. Doğal olarak kendi içimize bakmadık, bir araya gelmek için gayret ettik. Kendi içimizde farklı görüşler varsa da “ya bir bekleyelim, şu işi bir başaralım, sonra konuşalım” dedik. Şimdi bu farklı görüşler varsa bunların konuşulması, değerlendirilmesi için önümüzde bir zaman var, bir mecra var. Bunları konuşacağız, değerlendireceğiz. Altılı Masayı bir araya getirmek parti içine bakmaya değil dışarıda birliktelik yaratmaya yöneltmişti. Şimdi bu aşamada içimize bakmalıyız. İçimizdeki işleyişi daha iyi nasıl yaparız? Daha etkili nasıl kılarız? Daha katılımcı, daha demokratik nasıl kılarız? Buna bakmamız lazım. Bu yönde adımlar atıyoruz.
‘SİYASETTE GENEL BAŞKAN OLACAĞIM DİYE POLİTİKA YAPILMAZ’
CHP’nin geleceğini partililerin belirleyeceğini ifade ettiniz. Büyük kurultayda genel başkanlık için de bir seçim olacak. Geçtiğimiz hafta CHP Genel Başkanlığı’na seçilebilecek isimler arasında sizin de isminiz geçti. Kemal Kılıçdaroğlu’nun görevini size devredebileceği gibi bir iddia ortaya atıldı. Buna dair ne kaydedersiniz?
Ben de o yorumu izledim sizin gibi. Siyasette genel başkan olacağım diye politika yapılmaz. Yüz yıllık bir partiyiz. Yani Atatürk, İnönü, Ecevit, Baykal, Kılıçdaroğlu. Uzun süre görev yapanları sayıyorum. Genel başkan olabilecek Türkiye’de yüzlerce Cumhuriyet Halk Partili gelmiştir, geçmiştir. Ama genel başkanlık çok az insana nasip oluyor. O bir şekilde Cumhuriyet Halk Partisi’nin Türkiye’de toplumun ihtiyaçlarına göre kimi dönemlerde şekillenen bir gelişmedir. Siyaset genel başkan olacağım diye yapılmaz. Bir insan emin olun çok çalışkandır diye genel başkan olmaz. Çok iyi çalışmalar yapıyor, çok önde koşuyor, çok iyi hitabeti var diye genel başkan olmaz. Bir insanın genel başkan olması çok kapsamlı toplumsal, siyasal ihtiyaçlarla ilgili bir olaydır.
‘GÜZEL BİR ŞEY’
Gazeteci arkadaşımız Altan Sancar açıklamasında genel başkanımızın bir ifadesini gündeme getirdi. “Kılıçdaroğlu geçmişinde şaibe olmayan, geçmişi temiz, partinin tarihini, kültürünü bilen birisine genel başkanlığı bırakacak. Benim de aklıma Yunus Emre geliyor. Ben de Yunus Emre’nin adını duyuyorum” dedi. Burada benim açımdan güzel olan genel başkanlık bahsi değil. Geçmişi temiz, partiyi tanıyan bilen, partinin kültürünü bilen birisi dendiğinde, birinin aklına ben geliyorsam bu mutluluk verici bir şey tabii.
İMAMOĞLU’NUN YOLA ÇIKIŞI: ÇOK MUTLU OLDUM
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu yaptığı açıklamayla İstanbul için yola çıktığını söyledi. Değişim sürecinde de ismi öne çıkan siyasetçiler arasındaydı. İmamoğlu’nun bu adımını siz nasıl değerlendirdiniz?
Çok mutlu oldum. Hem İstanbul milletvekili olarak hem İstanbul’da yaşayan bir vatandaş olarak. Ben Ekrem Bey’in kendisine de ifade etmiştim. Yani bizim yıllardır arayıp bulamadığımız bir insan İstanbul Belediye Başkanı olarak. Çeyrek asır sonra Ekrem İmamoğlu belediye başkanı oldu. Bunun başarılmasında tabii genel başkanımızın ortaya koyduğu özellikle adalet yürüyüşüyle başlayan toplumun kültürel kimliklerine, ayrım hatlarına bakmadan, demokrasi fikri etrafında Türkiye’yi birleştirme, buluşturma çabası da çok önemli bir yer tuttu. Şimdi burada bunu tekrarlamamız lazım. Bütün toplum kesimlerini, Türkiye’de bu otoriter yönetim tarafından dışlanan bütün vatandaşlarımızı kucaklayacak bir anlayışla, söylemle bu seçimleri başarmamız lazım.
‘TOPLUM BİZDEN KAVGA ETMEMİZİ BEKLEMİYOR’
CHP’de seçimlerden sonra değişim tartışması yaşanıyor. Bu süreçte partinin yıprandığı değerlendirmeleri yapılıyor. Buna katılıyor musunuz? Yakın tarihteki yerel seçim için CHP yeniden bir motivasyon sağlayabilecek mi?
CHP geçmişte çok büyük zorluklar yaşamış bu zorlukları aşmış bir partidir. Bunun görülmesi lazım. Yeri geldi bu partinin mallarına el konuldu, yeri geldi bu parti kapatıldı, yeri geldi bu partinin genel başkanı hapse atıldı. Bu sorunları yaşadık hepsini de aşmayı başardık. Bugün de problemler var. Çok üzüldük seçimlerde. Çok sarsıldık. Ama şunu hatırlatmak istiyorum. 2018 seçimlerinden de maalesef istediğimiz sonucu alamadıktan sonra bir grup arkadaşımız kurultay için imza topladılar. Çok da yaklaşmışlardı yeterli olacak sayıya ama bitiremediler. Niye bunu söylüyorum? O zaman da “CHP bitti, kendi içinde kavgalı, partinin karpuz gibi ikiye bölündüğü” yorumları yapılıyordu. Ama ona rağmen oradan birkaç ay sonra 11 büyükşehir başta olmak üzere çok ciddi bir başarıyı Mart 2019 seçimlerinde gerçekleştirdik. Bugün de olacak. Bunun için çalışıyoruz. Sorunlar var, doğru. Ama bunları aşıp bir anlayış birliği yaratarak sadece İstanbul’da değil bütün Türkiye’de başarılı olmamız lazım. Toplum bizden kavga değil sorunlara çözümler bularak etkili olmamızı, başarılı olmamızı bekliyor.